Artık dominant liderlik kavramı bildiğiniz gibi tarihe karıştı. Artık tevazu sahibi fakat disiplinli, dostane davranan fakat tavizkar olmayan bir lider şekli kabul görmektedir ve bunu sanırım hepimiz gayet iyi biliyoruz.

Gerçek liderlik çalışmamızı bir liderin en önemli vasfını baz alarak yapmaktayız ki bu da tevazudur. Evet biliyorum, liderlik dendiği zaman belki de kişinin aklına ilk önce dominant olmak ve çalışanları noktasında bu dominant tavırla hakimiyet sağlamak geliyor. Çok açıkça belirtmek isterim ki beraber çalıştığınız insanların pasif agresyon geliştirmesini, arkanızdan kuyu kazmasını istiyorsanız bu zihniyette devam etmeniz çok da yanlış olmaz.

Kısaca, bu çalışmamızda kurum, kuruluşlardaki üst düzey yöneticileri baz alıyoruz çünkü bu tür yöneticilerde inkarcılığın eşlik ettiği gizli narsis tavırla birlikte dominant bir kibir bulunabilmektedir. Bizim amacımız bu baskın tavrın iş yerinde bir kaos ortamı meydana getirmemesine destek olmanın yanı sıra yönetici pozisyonunda bulunan kişinin de psikolojik anlamda kendisine zarar vermesine engel olmaya yönelik uyum, tevazu, empati bazlı bir çalışma yürütmektir. 

Evet, tabii ki şunu da belirtmek gerekir ki bir liderde tabi ki egosantrik bir tavır kendiliğinden gelişmektedir ve bu ego bizce de gereklidir fakat zamanla kişi farkına varmadan bu egosantrik tavır yerini narsis bir karakter yapısına bırakmaya oldukça meyillidir ki narsist kişilik bozukluğu dediğimiz kişinin karakterinin yozlaşmasına, gizli ya da açık depresif bir yanın doğmasına sebebiyet verebilmektedir.

Dolayısıyla, bizim buradaki birincil amacımız kralı cilalamak değil kralın bir çıplaklığı varsa bunu onun görmesini sağlamaya çalışmaktır. Aksi taktirde yapılan çalışma kişinin egosunu okşayarak kedini iyi hissetmesini sağlayan fakat temelde sadece kişinin narsist yapısını mazur görmesine alet olan kandırmaca bir çalışmanın ötesine geçmez ki böyle bir çalışmanın ahlaki hiçbir dayanağı yoktur.

Yapılan birçok araştırma çok net göstermiştir ki çalışanlar ne kadar gergin bir çalışma ortamındaysa o derece hata yapmakta, verimsiz olmaktadır. Hal böyle olunca fatura her iki tarafa da kesiliyor. Yani, hem yönetici mağdur oluyor çünkü oluşan durumdan oldukça öfkeleniyor ve maddi, manevi her açıdan zarar görüyor. Hem de çalışan mağdur oluyor yöneticinin bu öfkeli halinden nasibini alıyor ya da işinden oluyor.

Dolayısıyla çözüm; daha uyumlu, çalışanlarını anlayan, onların sorunlarına çözüm üretebilen bir liderden geçmektedir. Düşünün, siz bir takımda oyun kurucusunuz ve bütün takıma dominant, kibirli tavırlarınızla can çekiştiriyorsunuz, stres yaratıyorsunuz. Sizce o takımın başarılı olma ihtimali yüzde kaç? Cevap çok açık! Rakibi bulunduğu ligin en kötü takım olsa dahi %20’yi geçmez ki aslında böyle bir performansla bulunduğu ligin zaman içerisinde zaten en kötü takımı kendisi olacaktır.

Takımınızı doğru şekilde motive eden bir lider olmak istiyorsanız çalışanlarınızın değer yargılarını anlamak, sorunlarına kulak vermek durumundasınız. Evet biliyorum, siz bir hayır kurumu başkanı değilsiniz! İşte bu noktada biz devreye giriyoruz fakat biz devreye girsek dahi yine de bu bir takım çalışmasıdır.

Yöneticiler olarak ilk önce sizinle çalışmakta, sizin dinamiklerinizi doğru şekilde anlamanızı sağlamakta, sorunlarınızı çözümlemeye yönelik birlikte bir sinerji oluşturmaktayız. Daha sonra çalışanlarınıza yönelik gerek motivasyon gerek kişisel dönüşüm anlamında çalışmalar yapmalıyız.  Ancak bundan sonra zaman içerisinde bir şeylerin ortaya çıkması, daha verimli bir çalışma ortamının sağlanması bizce mümkün.

Salacak kalın...

Alparslan Varer
info@alparslanvarer.com

Performans Çalışmalarımız

 Sporculara Danışmanlık

 Oyuncu Danışmanlığı

WeCreativez WhatsApp Support
İsim, telefon ve görüşmek istediğiniz konuyu belirtiniz!